10 Nisan 2023 Pazartesi

Esintiler 2 ( Ne ile mücadele?)

    Mücadele meşakkatli iştir. Ne ile mücadele edersen et; meşakkatlidir. En zoru ise kendinle mücadele etmektir. Hele ki pergelin ucunu doğru yere koymadıysak. Tabii pergelin ucunu doğru yere koymak bir mesele olduğu gibi pergeli doğru yerde tutabilmek de ayrı bir meselidir, vesselam.

   Ama insan evladı değil mi en zor yükleri dahi kaldırmaya muktedir olan. Demiyor mu ayette: "Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi."

   İnsana yüklenen emanet nedir? Belki bu sorunun cevabını bilebilirsek görevimizi de bu dünyada layık bir şekilde yerine getirebiliriz. Belki o zaman kendimizle yaptığımız içsel mücadelelerimizi, birbirimizle yaptığımız mücadeleleri bir kenara bırakıp, iyileşebiliriz. Ne dersiniz?

   Ya da çözümü çok uzaklarda aramaya devam edelim ve  her mücadele sonunda; kazandığımızı sandığımız geçici zaferlerle ömrümüzü idame ettirelim. Ve bütün çözümlerimiz geçici olsun. Ve böylelikle zaferlerimizin geçiciliği dünyanın geçiciliğinden önde olduğunu bize kanıtsasın. 


İsmail Bal

10 Nisan 2023

02:13

3 Nisan 2023 Pazartesi

Esintiler 1 (İlim: Bilim + Maneviyat)

 İlim, yani bir başka deyişle bilgi bir "çatı" iken bilim onun alt bileşininden oluşmaktadır. Bilime götüren her bir adım da ilme kapı aralamaktadır. Yani bilim ilmi besleyen yegane unsurlardan biridir. Yani ilim dünyevi ve manevi unsurların tamamını kapsamaktadır.

Bizler size tek bir yöne yönelmenin ise hezeyanlarını yaşamaktayız. Evet, bir yol belirlemek elbette güzeldir, uzmanlaşmak tabii ki güzeldir. Ancak bizler uzmanlaşmak manasını temelde ayırıştırdığımız için dünya görüşlerimizde ayrışmaktadır. Nasıl mı? Zihnimizde çatı kavramını yani ilmi düşünebilmeyi kaybettik. Çatı sadece ya bilim oldu ya da maneviyat. Çok basit bir örnekle bahsetmek gerekirse; modern tıp ve alternatif tıbbın çatışmasını gösterebiliriz. Belki de birbirlerini besleyebilseler çok farklı neticeler elde edebilecekken birbirlerinin açıklarını araştıran "rakip" edasıyla yolarına devam ettiklerini sanıyorlar. 

Sonuçta ne maneviyat kazanıyor ne de bilim. Nihayetinde ise ilim kaybediyor. İlme yönelemeyen bizler ise yeni İbn-i Sinalar yetiştiremiyoruz.

Velhasıl diyeceklerim bu kadar. Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle.


İsmail Bal

3 Nisan 2023

01:30

18 Eylül 2020 Cuma

Hayal Ediyor Mu İnsan?

 Bir eylül akşamı,

Yalnızlık kokusu sarıyor etrafı,

 

Ölmeden önce çoğu kez ölüyor insan,

Bir sessizlikle boğuşuyor inan ki insan:

Çığlık, bağlılık, çatışma, döneklik arasında.

 

İyilikte, kötülükte savruluyor bir eylül akşamı,

Çehreler gülünç, içler ise acı.


Herşeyin bir hiç olacağı bir eylül akşamı..

hayal ediyor mu insan?

İsmail Bal

Eylül/2020

7 Haziran 2020 Pazar

Sadakât


Başlığın Türk Dil Kurumu'ndaki manasını, "içten bağlılık", "sağlam, güçlü dostluk" olarak görmekteyiz.  Peki tek taraflı sadakat olur mu? Tek taraflı sadakat pek âlâ olabilir. Birçok insan manevi değerlere, herhangi bir karşılık beklemeksizin sadık yani içten bağlıdır. Belki de bu sadıklık samimi bir niyetin neticesi olarak samimiyeti, samimiyet ise sadakâtın insan ruhunda vâr olmasını sağlıyor. Manevi değerlere sadık kalabilmek herkesin farklı zaman ve anlarda ulaştığı belirli bir eşiğe kadar güç, belirli bir eşikten sonra o eşiğe geri gelmemek daha iyidir. Daha iyi olanı korumak ise kanaatimce daha güç bir hâldir. Kısacası sadakate giden yolda, sadık olabilmekte sadık kalabilmekte birbirinden farklı çabaların sonucudur.

Maddi değerlere sadakatin uzantısı günümüzde yaşanan sorunların temelini teşkil ettiği birçok kişi tarafından aşikar olarak görülmektedir. Bu noktada maddeyi temel alarak bölüştürme sistemlerinin oluşturulmaya çalışılması, netice olarak dünyayı çoğu zaman bir handikabın içine sürüklediği görülmüştür. Hiçbir yapının işleyicisi olmadan yürümesi ya da diğer bir ifade ile kullanıcısı olmadan ilerlemesi mümkün değildir. İnsan ise bu noktada en büyük işleyici veyahut kullanıcısı ya da kullanılanıdır.

Değerleri; maddi, manevi ve hem maddi değerin hem de manevi değerin vücut bulduğu insan kavramını ele alarak bir değerlendirmeye tabii tutabiliriz.

17 Mayıs 2020 Pazar

Çalışan Teşviki ve Bölgesel Kalkınma

Dünyanın her ülkesinde olduğu gibi bölgesel gelişmişlik farklılıkları ülkelerin mücadele ettiği bir unsurdur. Bunun için ülkeler çeşitli teşvik politikalarını açıklamaktadırlar. Geçmişte doğu ve batı Almanya arasında mevcut olan gelişmişlik farkı dünya üzerindeki ülkeler arasından verilebilecek en güzel örneklerden biridir. 

Türkiye'nin ise bölgesel teşvik politikalarının diğer dünya ülkeleri ile karşılaştırıldığında gelişmiş olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Katıldığım bir sempozyumda bu durumu teyit edercesine söylenen birkaç cümleyi Türkiye Almanya Ticaret Odası başkanından duymuş bulunmaktayım. Ancak bu teşvik politikaları daha çok yatırım yapmak isteyen firmalara yönelik olmaktadır. Bir firmanın yatırım yapması elbetteki bölgesel kalkınmanın anahtarı konumundadır. Ancak yatırım yapan firma ya  yüksek teknoloji üreten firma ise ve nitelikli insan gücüne ihtiyaç duymakta ise o zaman ne olacak? Ya da yüksek teknoloji üretmesine gerek yok; bu kurum bir hizmet sektöründe faaliyet gösteren firma olabilir. Bunun için de yatırım yapacağı yerin teşvik politikaları kendi için uygun ancak çalıştıracağı insan gücü ise ilgili bölgede bulunmayabilir ve sırf bu yüzden yatırımlarını erteleyebilir.

Evet, demek istediğimizi anladınız; çalışan teşviki de işin içine girmesi gerekmiyor mu? Sadece firmalara yönelik teşvikler yeterli bir etken olarak sorunlarımıza tam olarak çözüm üretmemektedir. Bunu, geçen yıllar boyunca görmedik mi? Örneğin; yatırım teşvikinden sonra çağrı merkezlerinin bir kısmı doğu bölgesine taşındı. Yeterli oldu mu? - Kısmen evet. Ama farklı sektörlerden de yatırım neden olmasın?

Bir bütün, parçalarıyla tam olmaktadır. Her büyükşehir belediyesi neden İstanbul Büyükşehir gibi ya da Bursa Büyükşehir gibi yatırım çekmesin? Bunun için çalışanların omuzlarına yük olan giderleri azaltmak çalışan teşviki için bir politikanın başlangıcı olabilir. 

15 Aralık 2019 Pazar

Sen


Söylenenler uzaktan çağırır seni,
Gizleyemez geleceği,
Ruhun adım adım gelir yanıma,
Sensizlik yok olsa da sensizlik yine gelir yamacıma.

Ruh burada bilirim,
Herşey beden midir derim?
Gözler kapanırken sensiz olan hayata
Ruhun belirir yanımda

Gel diyemem,
Sensizken yoksun diyemem;
Her an yaşarken seni.

Sormak isterim sessizce;
Bir adım gelsen bana,
Sensizlik yok olur mu sessizce?
Biz olur mu ruh gizlice?
İsmail Bal
2019

11 Aralık 2019 Çarşamba

Sözün Özü


Zorluklar içinde nice devletler kurduk, nice badireler atlattık. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı için nice mücadeleler verdik. Durduk mu? Kan ağlarken bir tarafımız diğer tarafımız sustu mu? Tabii ki durmadık, tabii ki susmadık. Ancak şurası bir gerçek ki ne kadar güçlü olursak sesimiz o kadar gür çıkmaya başladı. Şimdi ise, hem gücü koruyacak hem de daha fazla gelişmesi gereken bir ülkemiz var. Kirli oyunların döndüğü bu coğrafyada ayakta durmak için ülkemizi daha ileriye götürmek için gelişmeye devam etmeliyiz.

Elbette bu işi hep birlikte yapmalıyız, peki nasıl? Tabii ki aynı rüyayı görerek. Bunun için çocuklarımıza gençlerimize milli değerlerimizi anlatmaktan, anlatmaktan ziyade yaşamaktan geri durmayarak yapmalıyız. Aslında bilinçli gençlik, daha güçlü Türkiye demek.

Türlü kumpaslarla mücadele eden ülkemizin, aynı zamanda bu gençliğin yetiştirileceği en uygun zemini oluşturan elbette bir çok birimimiz var. Ancak bunlardan en önemlilerinden biri de Milli İstihbarat Teşkilatı(MİT)'dır desek asla hata etmiş olmayız.

Belli bir zamana kadar ABD'nin arka bahçesi olarak anılan teşkilat,  uzun bir süredir yerli ve milli duruşu ile hepimizin gurur kaynağı olmaktadır. Bunun içinde belirli bir dönem yıpratılmak istenmedi mi? Ülkemiz üzerine kurgulanan kirli oyunları, sadece basından izlediğim kadarıyla, Suriye'deki operasyonlarıyla boşa çıkarmadı mı? Güvenliğimiz bu ve buna benzer kurumlarımızla ne kadar sağlam ellerde olursa neslimiz de o düzeyde gelişmez mi? Elbette ki gelişir.

Herkes üzerine düşeni ayrıştırmak için değil birleştirmek için, yontmak için değil yetiştirmek için... yaparsa bu güçlü ülkemiz nice daha güçlü bireyler yetiştirecektir, vesselam.
                Kalın sağlıcakla.
İsmail Bal
2019

25 Kasım 2019 Pazartesi

Güzellik Orada

Loş ışık; muhabbetle,
Sözsüz sanat; dosthane,
Ruhun dökülmesi; samimice,
Huzurun vuku bulması; sessizce.

Varlığın yokluğu hissettiği yer,
Nedensiz bir bağlılık; eller açık,
Başlar eğik; tek o yerde,

Elif de Vav da orada; sıraya dizilmiş;
Şafak vakti de, gece vakti de;
Sonsuzluğu mu tatmak istersin?
Yoksa ânın güzelliğini mi; işte orada.

Suskunluklar mana bulur mu hiç?
Suskunluklar içinde konuşmak mı istersin?
Tadacağın güzellik orada.
İsmail Bal
Kasım 2019

16 Ağustos 2019 Cuma

Bu Dünyada


Sana şiir yazsam;
Dolu dizgin koşsak geleceğe,
Umulmaz anlarda çıksam karşına,
Birlikte yaşar mıyız geleceği?

Bilinmezlik kahreder mi seni?
Yokluk varlığa hükmeder mi hiç?

Ruh bu bedenden çıkmadan;
Güzel günlere açılır mı gözler?

Sevda nedir?
Özlem nedir?
Suçsuz bir sürgün mü yoksa?
Saf duygulara sürgün var bu dünyada!

İsmail Bal
2019

10 Temmuz 2019 Çarşamba

Mukaddes Olan

Bazı geceler çıkar gündüze,
Bazı gündüzler çöker üstüne,
Mukaddes olan Allah var!
Yönel ona dua et geceden gündüze,
Yol gösteren Allah var!

Ne sandık kendimizi,
Çözdük mü herşeyimizi,
Mutluluk dediğin hangi andır?
Olmadıktan sonra onun yoluna revan...

Suskunluklar mı kapladı seni?
Bitti mi sandın herşeyi?
Bitmez;
Nasip olduysa o nefes.

Unuttuk mu hak uğrunda yürümeyi,
Aldık mı önümüze nefsimizi?
Kim görsün ahvalimizi?
Mukaddes olan Allah var!

İsmail Bal
2019

3 Haziran 2019 Pazartesi

Bismillah Seni Bekler!

Yeni bir başlangıç yapmamak için,
Bismillah deyip yola koyulmamak için,
Ne durursun ey genç!

Destan yazmış neslinin destanlarını anlatarak mı yaşayacaksın?
Yeni bir destan yazmayacak mısın?
Mazlumlar seni bekler, karanlıklar aydınlığa kavuşmak için seni bekler!
Bismillah seni bekler!

Korkmayacaksın!
"Ölümü öldüren" neslin seninle değil mi?
Bismillah'ın hakkını vereceksin!

Niyet et, çık yola!
Durur mu dağlar taşlar karşında?
Açmaz mı çiçekler, dağların bağrında?
Bismillah de çık yola!

Okumadın mı sen Fatih'i?
Bilmiyor musun Selahaddin Eyyubi'yi?
Farkında değil misin; Bismillah seni bekler!

Elbet zulüm hüküm sürer,
Elbet batıl kazandım sanır,
Sen demedikçe Bismillah!

Ey genç;
Durma,
Uyuma,
Bismillah seni bekler!

2019
İsmail Bal


Ben ve Biz

Zorluklar ve güzellikler... Ne çok bir arada anılmışlardır. Yürümeye yeni başlamış bir çocuk için bir adım ötesi zorluk, o zorluğu başarmak ise güzelliktir. Ancak zorlukları da ulaşılabilecek güzelliklerde aramak gerekliliği kanaatindeyim. Şöyle ki; tatlı suda tuzlu su balığı tutamazsınız. Bu durum çabalarınızın boşa gitmesine neden olabilir. Biz, ulaşılabilir hedeflere gayret göstererek ulaşabiliriz. Böylelikle zorlukları güzellikler ile taçlandırabiliriz.

Yapmacık zorluklar türeterek hiç bir güzelliğe sahip olamayacağımız gibi güzelliklere yapmacık bahaneler oluşturarak hiçbir zorluğu aşamayız. Bu durum memnuniyetsizliği, memnuniyetsizlik ise mutsuzluğu beraberinde getirir. Aşmak ise yine bizim elimizde; samimiyetle çabalamak, samimiyetle zorlukların üzerine gitmek. Eğer bu samimiyet olmasaydı Kut'ul Amare zaferini, Çanakkale Zaferini ve Kurtuluş Savaşı gibi kazandığımız nice güçlükler içeren zaferleri şuanda kutluyor olabilir miydik?

Atalarımız bizlere bu zaferleri imar ederken, yaşamlarını hiçe sayarak, yaşayabileceğimiz bir yurt bırakmak istemişlerdir. Biz, hangi zorluklara karşı direnerek gelecek kuşaklarımıza yaşanabilecek bir yurt, bir dünya bırakabiliriz diye düşünüp bunun hesabını yapmalıyız.

Bıraksalar dünyayı kurtaracak olan bizlerin günümüz zorluklarını bizi bırakmadıklarından mı yoksa plansız "ben"i yaşam biçimi olarak benimsemiş olmamızdan mı kaynaklandığı ise bir tartışma konusudur. Acaba olay Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dediği gibi " Türkiye, evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkanını vermiyor" sözü müdür? Ya da biz kendimizden başka hiçbir şeyle meşgul olmak mı istemiyoruz? Acaba biz bireyselleşme güdümüzü aştığımız zaman büyük bir zorluğu mu aşmış olacağız? Güzelliklerin kapısını mı aralayacağız? Çanakkale Zaferi'ni kazanan atalarımızdan hiç biri "ben" kazanacağım diye bakmadı. Peki ne oldu bize? Sekülerizm bizi bu noktalara mı getirdi? Sekülerizmi "birlikte" yaşarken hep beraber "ben" mi olduk? Sekülerizm büyürken biz "tek" mi kaldık?

Evet, belki de günümüz dünyasının en büyük zorluğu yok ettiğimiz "biz" i yeniden inşa etme çabasından geçmektedir. Ancak "ben" i yaşamaya çalışırken "biz" e ulaşılamaz ki. Tatlı suda tuzlu su balığı tutamayız ki.

Zorluk "biz"i inşa etmek ise ulaşacağımız güzellik dünyaya inşa edeceğimiz "mutluluk" olur. 


24 Şubat 2019 Pazar

Bismillah

Bismillah...
Şehadete kavuşmuş bütün şehitlerimiz için,
Mısır'da bebeğine kavuşamayan ana için,
Yeryüzünde yaşayan bütün mazlumlar için,
Bismillah...

Bismillah...
Yarın yeni bir gün;
Şehitlerimize layık olabilmek için,
Mısırlı ananın yavrusuna büyüklük yapabilmek için,
Mazlumların sesine ses olabilmek için,
Karanlıkları aydınlatmak için,
Bismillah...
İsmail Bal
2019




6 Ocak 2019 Pazar

Fight The Global Warming


Our world is so important since it provides a stable environment for human beings, animals and plants to live in therefore we have to protect it. The world is going bad day by day as people are not doing anything to protect nature; penguins and ice bears are dying; the water is rising. Why?  This is a bad situation that the world is in.  How will the future of our children be? If we won’t protect our world a lot of bad things are waiting for us.

Global warming causes serious damage, maybe now we haven’t realised how bad the situation will become. Our main priority is to make profit, make more money and to fulfil our desires not thinking about how it might affect our future. I want to ask this question again: Why?  

We should start by educating our children at young age and include global warming in their school sylabus. Organizations such as the United Nations can assist school in training students. Through including this subject in our school system we can achive more success and the world can be better than it's current state.

29 Aralık 2018 Cumartesi

Tak Edecek Mi?

Bilsen buralarda neler oluyor?
Gelsin noel, gitsin noel.
Hepimiz bir haberiz senden,
Bilmem ki bize neler oluyor?

Unuttuk mu asıl aşkı?
Savunduk mu ruhsuzca yeni yılı?
Bilsen buralarda neler oluyor?

Gelsin yeni yıl, gitsin eski yıl.
Biz ki Yemen'den bir haber,
Sorumsuzca kuşandık bilincimizi,
Yok ettik onurumuzu,
Sensizken doğrultamadık yolumuzu.

Güneşin batımına an kalmışken,
Kan ağlıyor Doğu Türkistan.
Gülelim mi ağlanacak halimize?
Kan ağlıyorken Gazze'de her bir can.

Tak edecek mi ruhumuza bu an?
İsmail Bal
2018

9 Haziran 2018 Cumartesi

Sade...

Bir kahve söyledim; sade,
İstanbul var karşımda, muhabbetine doyamadığım.
Düşler var her an içimde; yanıp tutuşan,         
Suskun kalan hayallerim var,
Herşeye rağmen bitmemiş hayallerle dolan düşlerim var.

Tükenmek bilmeyen yolculuklara çıkıyorum,
Bazen benlikler konuşuyor etrafımda,
İstanbul sen kal öyle; benlik nedir bilmeden.
Sultanahmet konuşsun,
Süleymaniye cevap versin,
Eyüp dinlesin,
İsmail izleyip, izleyip sussun.

Hayaller bir kenarda dursun,
Konuşulanlar bir kenarda beklesin,
Senin şehrinde kin yaraşır mı bize?

Çocuklar özlerken annesini, babasını ve kardeşini,
Hatta çocuklar özlerken yaşamayı,
O kadar çok yapılacak iş varken,
Söyle İstanbul söyle!
Şehrinde kin yaraşır mı bize?

Ne diyeceğiz okunan ezanlara?
Yaşamayı özleyen çocuklara yardım elini böyle mi uzatacağız?

Bir kahve söyledim; sade,
İstanbul var karşımda muhabbetine doyamadığım.
Söylendim yine birşey bilirmişçesine,
Suskunluğuma derman olur mu diye söylendim.

Af eyle ya Rab af,
Hak etmeden, döktüm derdimi İstanbul'a.
İsmail Bal
2016

7 Mart 2018 Çarşamba

Kısaca Bugünü ve Geleceği

   Sanal para günümüz dünyasında eksiklikleri olmasına rağmen kendine yer edinebilmiş kısmen de olsa gelecek vaat eden ekonomik bir gelişmedir. 2009 yılında piyasaya sürülen sanal paranın ilki Bitcoin olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir merkeze bağlı olmaksızın basımı gerçekleştirilen sanal paranın herhangi bir devlet kontrolünde olmayışı avantaj ve dezavantajları da içinde barındırmasına neden olmaktadır. Ancak incelendiği vakit, şuanlık kontrol dışı bir yapıya haiz olmasından kaynaklı avantajların avantajlı bir durum olmadığı da görülecektir.

   Sanal paranın arz talep dengesinin oluşumuyla dolar cinsinden fiyatlanması halen işlevselliğinin sınırlı olduğunun bir göstergesidir. Dünya nüfusunun milyarla ölçülüp 21 milyon Bitcoin'e 2140'larda ulaşılacağının öngörülmesi de işlevselliğinin dünya geneline yayımının güç olacağını bizlere göstermektedir. Ayrıca bu durum dengesiz bir değerlenmenin, spekülatif değerlenmenin, önünü açmakta ve sanal paraya ulaşımın da önünü tıkamaktadır.

  Bunun yanında çeşitli ülkeler ise mesafeli bir duruş sergilemişlerdir. Kayıt altına alınamayan sanal paranın çeşitli cezai muayede gerektiren işlemelerin finansmanında kullanılması risk oluşturduğu diğer bir faktördür.

  İşlevselliğine tekrar değinecek olursak; dünyada her insanın sanal para kullanma ihtimalinin önündeki diğer engellerin ise sanal paranın işlevselliğinde oluşabilecek(günümüz paralarının değil) faiz ve enflasyon oranları olduğunu düşünmekteyim. Bu oranların sıfırlanması yani hiç olmaması sanal paranın dünyadaki bütün insanlara yayılmasına vesile olabilir. Böyle bir durum arzu ettiğimiz "Adil Düzen" in kapılarını dünyaya aralayabilir. Neden olmasın? Ayrıca halen tam olarak küreselleşmemiş dünya da sanal paranın işlevselliğinin önündeki engellerden biridir.  Türkiye sanal paralar üzerinden bir düzenleme gerçekleştirirse, bu öngörüler üzerinden hareket etmelidir.